Arşın arz-ı hal ettiği devirden bir önceki bezm-i âlemde kurulmuştu Sey-ü seferi Acun’un…
Seylâb dişi olmuş dönmüştü yüzünü Feyzan’a… Feyzan erkek olarak ilk kez tutmuştu elini, dökmüştü içini Seylâb’a… Aşkın manyetik çekim gücü gözlerinden değil kalbinden ensesine kadar titreşerek yerden yere çarpmıştı Feyzan’ı, avuçladığında Seylâb’ın o güzel başını… Çekip kendine usulca, göğsüne yasladı doyunca değil bir ömür boyunca sevmeye yemin etti bir kere, ilk aşk başladı Acun ilinde böylece.
Masal bu ya,
aşkın o sihirli elini hisseden genç evliler mutluluklarına bir de bebeklerini
eklediler, kucaklarında gezdirdiler ilk göz ağırlarını. Gözlerden ırak
nazarlardan sakınarak büyüttükleri sevgilerine, kapı komşuları Feride’nin bir
gün çıkıp gelmesi vurdu damgasını ölümlülere…
Feride çok
kıskanç bir kadındı, Feyzan’ın uzun boyu, esmer teni karşında kayıtsız
kalamazdı. Kendi sıska olsa da, en sonunda kadındı, cilveli ve bol göz süzmeli
bir çapkındı.
Seylâb ise
ince narin yapısına bakmadan her işin altından kolayca kalkardı. Becerikli, eli
çabuk, sevimli yüzüne yakışan çilleriyle kimi olsa kendine hayran bırakırdı.
Sevgisine ve sevdiğine sadıktı, değil eline gözüne bile Feyzan’dan başkasının
nazarı değmemiş saf aşkındı…
Feride ise,
içine kaçmış hırs ve kibirle baş etmeyi bilmeyecek kadar kendine hayran,
elindeki ekmeğe bakmadan, karşısındakinin sofrasından otlanan bir asalaktı.
Yemek
yapmayı sevmezdi, işlerini yaptıracak birilerini bulur onlara türlü palavralar
anlatır, gerçek olmayan hikâyelerle avutur ayaküstü kırk tane yalan söylerdi.
En çok
sevdiği şey, başkasına ait olanı elde etmekti. Hele aklına koymasın, bir yolunu
bulurdu muhakkak. O kimseye avını kaptırmazdı. Feyzan’ın adaleli kolları, sırma
gibi uzun siyah saçları ve birer inci mercan gibi parlayan mavi gözleri,
aklından hiç çıkmayan sesiyle büyülemişti kendisini. Erkek değil miydi sonunda?
Mutlaka dayanamayacağı bir yönü, bir eksiği olacaktı.
İşte evine
yiyecek götürmek için ava çıktığı bir günde gizlice Feyzan’ın peşinden ormana
girdi Feride… Onun kamp kurmasını bekledi. Bütün gece seyretti ateşin başındaki
hallerini. Seyrettikçe arzuları arttı, şehveti kabardı, artık ondan başka bir
şey düşünemez hale geldi. Ava çıkan avcı, av olacaktı hırsın, ihtirasın elinde…
Ama öyle
kolay bir av değildi karşısındaki. Zeki ve namuslu biriydi. Yani elde edilmesi
zor, aşkından deliye dönmüş gibiydi.
Bu yüzden
bir plan yapmalı ve onu ikna etmeliydi…
1. Bölümün Sonu
1. Bölümün Sonu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder