21 Mart 2017 Salı

BÜYÜKLERE MASALLAR / SEYLÂB İLE FEYZAN-II.Bölüm

Can-ü ten kafesinden göğe yükselirken şehvet yeli, kim olsa tutamaz bir garip ene’nin taşkın şevket suretini…

Sevda rüzgârı esmeye görsün hele, kasıp kavurur da şiddetinden duramaz kimse önünde. Bakmaz gözyaşına, yalvarmalara… Şehvet ile hevâ bir araya geldiği anda, kim çıkarsa çıksın karşısına, sürükleyip atar anız sapları gibi bir uçtan bir uca. Uçurur salar toprağa. Yer- gök anız olur, anız kokar… Kimse kurtulamaz yakmadan ekin artığından. Yanmış tenin susuz iştiyakını kırmaya bir tek balyoz yeter sonradan.
Mermeri kayadan oyan neydi? Neydi çatlatan sessizce? Görünmez tozdu o. Sert kayalıkların arasına sızıp genişleyen usulca, gizlice büyüyen sonra… Daha kimse varamadan farkına, görünmez kıvılcımıyla patlayıveren bir anda. Bir tutam çatlatma tozu ile yerle bir oluverir böylece koskoca mermer kaya…
Koskoca kaya bir tozdan çatlar da, insanoğlu çatlamaz mı? Çatlar elbette o da. Hırsından, hasetinden çatlar, kıskançlığından en çok da aşk zannettiği sahip olma arzusundan.
Feride, bütün gece uzaktan setrettiği Feyzan’a tutulmuştu adeta. Odun kesişini, olta yapışını izlemişti onun. Güçlü, kuvvetli bir erkekti. Çalışkan ve çevikti Feyzan. Görünmemek için ormandaki koca bir çınarın kovuğunda saklanmıştı önce Feride. O kadar sıskaydı ki, sonradan tırmandığı ağaç dallarının arasına gizlenip kalmıştı.
Feyzan’ın başkasına ait oluşu, Seylâb’a duyduğu aşk, biricik kızları Gün’e duyduğu babalık sevgisinin Feride için hiçbir önemi yoktu. Acun ilindeki ilk âşktı Seylâb ile Feyzan’ınkisi. Dillere destan olmuş idi. Acun ilinde daha önce hiç kimse, hiç kimseyi böylesi bir aşkla sevmemişti. Belki de bu yüzden göze gelmişlerdi.
Feride on sekizindeydi daha. Çok gençti, toy bir kısrak kadar arzuluydu. Acun ilindeki kadınlar, Seylâb’ın yirmi birinde, ikinci bebesine gebe kalışını konuşuyordu aralarında. Feyzan’ın soyu için karısının oğlan doğurmasını umuyorlardı. Gün kızın üzerine bir de oğlan doğurdu muydu Seylâb, Feyzan’ın artık değme keyfineydi…
Feride yalnız bir kızdı. Annesi beş yaşındayken sıtmadan ölmüştü. Üç ablası ve bir ağabeyinden sonra doğmuştu. Kendinden üç yaş küçük bir erkek kardeşi vardı. Ona hep ablalık yapmıştı. Bir tek kardeşini severdi hayatta. Babası onu dövmesin diye hep arkasına gizlerdi. Çok sinirliydi babası. Kardeşleri evlenip gitmişlerdi evden birer birer. Yaşlı babasına bakmak istemezdi Feride, avlanamıyordu ya artık, üstüne üstlük bir de yiyecek istiyordu durmadan. Bir tas çorba neyine yetmiyordu. Kardeşini de alıp gitmek istemişti bir zaman. Ormanda ev yapabilseydi kendine durmayacaktı bir dakika Acun ilinde.
Seylab’ı oldum olası sevmezdi Feride, ondan daha güzel değildi ama daha gençti. Gebe bir kadın hele bir de bebesi varsa, yarım bir kadın sayılırdı. Yani Feyzan’ı elde etmenin tam sırasıydı. Harekete geçmeliydi artık. Bütün gece düşündü Feride. Avı için tuzak kurmalıydı. Feyzan’ın yaptığı gibi tıpkı…
Feyzan gölün kenarına, salkım söğütlerin altına kurmuştu kampını. Sazan balığı avlamaktı amacı. Bütün gece, sarmaşıklardan ağ örmüştü kendine. Topladığı solucanlardan yem yapacaktı. Oltasını da yemlere göre hazırladı. Ateşin çevresini korunaklı kıldı önce. Düzleyip toprağı, yatak yaptı kendine. Birkaç yırtıcı hayvan dışında güvenliydi aslında burası. Bir tek kartaldan çekiniyordu Feyzan. Şahit dağında yaşayan kartalın yavrusu yeni çıkmıştı yumurtadan. İlk çıkan yavrunun sonra gelen kardeşlerini öldürdüğünü biliyordu Feyzan. Şahit dağındaki yuvasından birkaç dakika içinde uçup gelebilir, avını daha o tutmadan kapıp gidebilirdi. İşte bu yüzden bekleyecekti, ilk sırayı kartala verecekti.
Sabahın ilk ışıklarıyla girdi gölün içine Feyzan, sarmaşıklardan ördüğü tuzağı yerleştirdi göle, başladı beklemeye. Sazanlar bütün geceyi gölün dibinde geçirince, güneşlenmek için çıkarlardı gölün üstüne. İşte tam o anı bekliyordu Feyzan. Bir bekleyen daha vardı uzaktan. Koca kanatları, keskin gözleriyle uçup geldi Şahit dağından baba kartal, tıpkı beklediği gibi ilk sazanı kapıp uçup gitti. Bir oh çekti o vakit Feyzan. Bir süre görünmezdi daha, hemen daldı göle, çekti zokayı, uzattı kamıştan oltayı. Gölün üstü cıvıl cıvıldı balıktan. Ah bir tanesi düşse tuzağa, diye geçirirken içinden, üç tane düştü aniden. Bir hamlede kavradı ucu, hızla çekti ağı, oltayı saldı yeniden. Anlaşılan bereketli bir gün olacaktı…
Ava giden avcı avlanırsa, ne av kalır ne de avcı ortada…
Saklandığı kovuktan ortaya çıkan Feride, planını uygulamak için önce giysilerini çıkarttı, sonra gölün soğuk sularına kendini bıraktı…

II.Bölümün Sonu






-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder